3 Kasım 2025 Pazartesi

Şahsi Fonksiyonumuz ve Esma Terkibi

Geçenlerde Instagram’da gezerken böyle bir gönderiye denk geldim. Adamın fotoğrafı ve bu fotonun denklemlerle çizimini ifade eden bir görsel. 

Aynı kavramlar arasında çok geziyorum. Her bilgi, veri genelde aynı yerlere bağlanıyor. Kaynak tek çünkü. Zaten söylenmiş sözlerin, ayetlerin örnekleri oluyor. Bu gerçekler her şeyle anlatıldı Şevket hoca gibi. Yetmedi hayat da her yerden aynı şeyi anlatıyor. Burada da aklıma hepimizin, bizi tanımlayan bir fonksiyon terkibi olduğu geldi. Hatta tek de değil, bir fonksiyonlar bütünlüğü. Birkaç denklemden oluşan. Aynı yukarda olduğu gibi. İsmi-i Azam gibi, herkesin kendine has ismi-i azamı. 

Bunlar senin resmini oluşturmak için hazırda bekliyorlar. Sana düşen, her bir denklem için x değerleri koymak ve y değerleri elde etmek. Ancak sen x yerine olmadık rakamlar koyuyorsun, resmin tam manasıyla oluşamıyor. Kaşın yukarı kayıyor, bir gözün büyükken diğeri ufalıyor, ağzın çarpılıyor. Tövbe estağfirullah, sonra sana “Senin yüzüne ne olmuş, böyle tövbe estagfirullah bişey olmuş.” diyorlar Gora filmindeki gibi. Tövbe estagfirullah tabi. Refleksle ağızdan çıksa da tövbeye sevk etmesi bakımından çok doğru bir tepki. 

Diyorsun ki, ben ilk denklemime 5 koyamam, hak etmiyorum ki 5’i. Veyahut diyorsun ki, 2. denklemim kesinlikle x=100 iken şahane olacak. Halbuki çok fazla. 2. denkleminde itidali 65 ile yakalayacaksın. Bunlar misal elbette. Denklemlerinin ne olduğunu da, her birine hangi x değerlerini koyacağını da sen bulacaksın. Temel hedefin dengede olmak olacak. İtidali hedefleyeceksin ki, en güzel halin ortaya çıksın. Burada doğru yanlış yok. Senin burnun diğerlerinden büyük olabilir. Diğerinin de gözü küçüktür. Ancak senin gözün x=5 ile en kamil haline ulaşırken, diğerinin gözü x=28 gerektiriyor olabilir. Deme o neden 28 kullanıyor da ben 5 diye. Denkleminle kavga etme, razı ol. X değerlerini atarken, koyarken yeter ki korku ve isteklerine göre koyma. İtidalde olarak x değeri ata denklemine. 

Burada Efendi’nin sana şahsen söyledikleri (ki ne büyük lütuf, açıkça senin x değerin söyleniyor sana), lütfedilen görevler, görev verilmese dahi hayat içinde farklı koşullara koyulman, değişik ortamların yaşatılması, sanki doğru x değerini gör diye. Açıkça denmeyecek belki, 1. denkleminde x=18, 2. denkleminde x=21 olsun diye. Ama sanma ki girdiğin ortamlara sen tesadüfen giriyorsun. Bak bakalım burada denklemlerinin ne olduğu veya x değerlerinle alakalı neler görebilirsin. 

Çekiniyorsun ya bazen, ben burada yapamam, 3. denklemime x=2 koymaya alışkınım. Ama sana aslında deniyor ki, “korkma, burada x=11 koyman gerekecek ve koyabildiğini de göreceksin. “

Burada esas mesele bence büyük resmin ne olduğu ve nasıl çıkacağı. Ben kendi resmimi kemalata ulaştırsam, hepimiz ulaştırsak, nihayetinde nereye varacağız, neyi seyredeceğiz? Birimiz kolu, birimiz ayağı, birimiz kafayı mı oluşturuyor? Veya bambaşka türlü bir iskelet yapı mı var?

Lakin oraya varmadan evvel, kendi denklemlerimizle ilgilenmek edep bakımından doğru geliyor bana. İlaveten denklemlerimizde sürekli başa dönmeyi sonlandırmak iyi bir başlangıç olabilir. 1. denklemimde kemalatı bulduysam, 2. denklemim ile ilgilenirken 1’i yeniden eski dengesiz hale getirmeyeyim. Bu şuna benziyor; elimde bir top çevirmeye başlıyorum (1. denklemle ilgileniyorum), tamam oldu, şimdi diğer elimde diğer topu çeviriyorum (2. denklem), böyle böyle sağlam bir cambaz olmayı öğreniyorum aslında. 

Yok ben cambaz olmam, kime neyi çevireceğini söylerim mi diyorsun, tamam, oraya da önce bu top çevirmelerden gideceksin gibi görünüyor. Ben verilen her topu, tüm uzuvlarımda, istenilen her türde çevirmeyi hallettim, dengem de bozulmadı, bu esnada ipte uçurumun üstünde yürüdüm, arada düşeyim diye ok attılar, top attılar, yine de düşmedim, düşeyazdım da topladım, ayağım ipten ayrılmadı diyorsan, tamam, icazetin verilsin, şimdi sen söyle kim nerede, ne zaman, nasıl top çevirsin; hatta söze dökmene bile gerek yok, oyununu kur, herkes kendi denklemiyle bir köşede ilgilensin, herkes bir köşede top çevirsin o oyunda. Biri bir köşede tek top, diğeri duvar kenarında 5 top çevirirken, birileri de birbirlerine atarak çoklu bir top çevirme yapacak. Basketbol oynar gibi. İletişimi kurabilenler paslaşabilecek, kuramayanlar, sahanın dışına topu kaçırıp duracak. Hatta ekip kendini tanır, o basket takımında doğru rolü bulur (oyun kurucu mu, pivot mu vb), antrenmanlarını kaçırmaz (irade oluşumu) ve düzgün de iletişim kurar, paslaşırsa o maçı o takım alır, alamazsa bile güzel bir oyun çıkarır, tarafı belli olur. 

Bedavaya, yani hak etmeden kime ne yapacağını söylemek ancak hadsiz ve edepsiz ortamlarda veya kişilik yapısında olur ki, bunun da şeriatta yeri yok gibi görünüyor. Şeriat ki seni, içinde bulunduğun toplumu dengeye getiren kurallar ve uygulamalar bütünü çünkü. 

Burada denklemlerinde itidali bulma kısmında esma terkibine değinmeden geçmek olmaz gibi geliyor bana. Esma terkibi bir antrenman gibi. Bacağı kuvvetsiz olanın kuvvetlendirmek için yürüyüşe başlaması gibi. Anlamak güç elbette. Allah alakadar olanlara kolaylık versin, kendi esmasının ayetleri sana nasıl bir antrenman programı sunuyor anlamak için. Nerem kuvvetsizmiş de kuvvetlendirmem gerekir veyahut nerem aşırı kuvvetli de biraz çalıştırmayı bırakmam gerekir. Sonra da uygulamak, amel etmek için Allah bir kolaylık daha versin. 2 kademeli keza. 

Bu esnada da yukarda dediğimiz gibi bol bol tövbe estagfirullah, evvela kendimize. İtidale gelmek için evvela istiğfar etmek maksatlı. Allah affetsin, tipimiz kaymış, geziyoruz öyle.

Selametle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder